loader
Raziye Hanım’ın Biten Hasreti

Raziye Hanım’ın Biten Hasreti

Raziye ismini aklıma kazıyan bir romandır. Melih Cevdet Anday’ın Raziye adlı romanını ne zaman okuduğumu tam olarak hatırlamıyorum. Fakat, belleğime öyle işlemiştir ki bu roman ve kahramanı Raziye’nin hikayesi unutamadığım bir isme dönüşmüştür.

2005 yılında Raziye Hanım’la tanışınca sanki roman kahramanı Raziye’nin yerini almıştır onun hikayesi. Minyon tipli, güler yüzlü Raziye Hanım’ı dışarıdan görenler, onun uzun bir hikayesi olabileceğini akıllarına bile getiremezler. Dertsiz, kasavatsız, gamsız gibi görebilir insan onu.

Bilmem yeni tanıştığı herkese anlatıyor muydu? Benimle ilk tanıştığında ağlayarak acıklı geçmişini ve sekiz aylıkken elinden alınan oğlunun akıbetini hala bilmediğini, fakat onun yaşadığından emin olduğunu anlatıvermişti. Kayıp bir oğul annesinin içini yakıyor, çok değil daha yirmi gün öncesine kadar, her anlatışında gözyaşları dökülüyordu.

Raziye Hanım, 1962 yılında Konya’nın Hadim ilçesine bağlı Çetmi köyünde doğmuş. İlkokulu bitirir bitirmez, 14 yaşında, kendisinden yedi yaş büyük kocasıyla yaşı tutmadığı için imam nikâhıyla evlendirilmiş. Yaşını dolduruncaya kadar resmi nikah yapılmamış. Henüz fiziksel gelişimini tamamlamadığı için Raziye Hanım’ın beş sene çocuğu olmamış. 1979 yılında ilk çocuğunu doğurmuş, birer yıl arayla da üç çocuk daha dünyaya getirmiş. Raziye Hanım, bir yandan da eşinden eziyet görmeye başlamış. O bu eziyetlerin nedenini bir türlü anlayamıyormuş. Raziye Hanım, çareyi evden kaçmakta bulmuş. Amacı bir dağın yamacından kendisini atmakmış. Düşünmüş, taşınmış, çocuklarına kıyamamış ve bir başka köydeki ablasının yanına sığınmış. Sonunda, eşinin kız kardeşiyle ilişkisi olduğu ortaya çıkmış. Olay mahkemeye intikal etmiş. Aile, öyle hırpalanmış ki, çare aramaya başlamışlar.

Daha önceden Antalya’ya göç etmiş olan ağabeyi, Raziye Hanım’ı, çocuklarını almadan Antalya’ya getirmiş. Tabii kız kardeşini de. Her iki kız kardeş de hayatlarını ağabeylerinin kararına göre belirlemek zorunda kalmışlar. Raziye Hanım, dört çocuğunu arkasında bırakmış, kız kardeşinin akibeti de ondan farksız olmuş. İki kardeş bütün bu zorluklara rağmen aynı evde yaşamak zorunda kalmışlar. Kavga, döğüş eksik olmamış evlerinde.

Aradan dört yıl geçmiş, Raziye Hanım, şimdiki eşi Mahmut Bey’le evlendirilmiş. Bir sene sonra da kızını doğurmuş. Mahmut Bey’in ilk eşinden olan çocuklarına bakmış, tarlada çalışmış, pazarcılık yapmış. Çetmi’deki o hastalıkla boğuştuğu yılların ardından hayatın içine atılmış, para kazanmak, ayakta durmak için elinden gelen her şeyi yapmış. Daha sonraları ev işlerine gitmeye başlamış.

Aradan yıllar geçmiş, arkasında bıraktığı çocukları büyümüş, iki oğluyla tanışmayı başarmış yakınlarının yardımıyla. Kızı da evlenip Antalya’ya yerleşmiş. Yüreğindeki en büyük sıkıntı ise henüz sekiz aylıkken bırakmak zorunda kaldığı en küçük oğluydu. Tüm araştırma ve soruşturmalarına rağmen bir türlü haber alamıyordu. Eski eşinin kardeşi, oğlunun hayatta olmadığını söylüyormuş ona. Fakat, Raziye Hanım, her anlattığında “içime doğuyor, o yaşıyor ve bir gün onu bulacağım”, diyordu, bana. Televizyondaki “Film Gibi” programına bile başvurmuş. Fakat bir cevap alamamış.

Öte yandan, sekiz aylıkken bıraktığı oğlu Çocuk Esirgeme kurumu’na verilmiş, oradan da bir aile onu evlat edinmiş. Çocuk, büyümüş, liseyi bitirmiş. İstanbul’da bir akşam eve dönerken, bir adam ona “sen evlatlıksın, bilmiyor musun?” demiş aniden. Genç çocuk şaşırmış, orada düşüp bayılacakmış neredeyse. Eve gider gitmez ailesine sormuş, fakat aile açık vermemiş. Polis olmaya karar verince güvenlik soruşturması yapılırken gerçekle karşılaşmış. Aile çocuğa zarar vermemek adına hala gerçeği söylemiyormuş. Bunun üzerine internette doğduğu köy Çetmi’yi araştırmış, Çetmi Köyü’nün bir web sitesiyle karşılaşmış ve durumunu yazmış oraya. Ailesini bilen varsa kendisine haber verilmesini istemiş. Ağabeyinin bir arkadaşı bu notu görünce hemen onu aramış ve ailesi hakkında bilgi vermiş. Bir gün Raziye Hanım, sevinçle geldi, “biliyor musun, oğlum bulundu”,diyor, bir yandan da ağlıyordu.

Oğlu İstanbul’da yaşıyordu, ara sıra telefonlaşıyorlardı. Fakat yüz yüze görüşmek için ya onun gelmesi ya da Raziye Hanım’ın gitmesi gerekiyordu. Aradan bir sene geçiverdi. En sonunda Raziye Hanım’ın oğluna kavuşması için desteklenmesi gerektiğini düşündüm. Raziye Hanım ve kızına uçak biletleri alındı. İstanbul’da Raziye Hanım’ın dayısının oğlu yaşıyordu, onlar da Raziye Hanım ve kızını karşılayıp, misafir etmeyi kabul ettiler.

Yirmi gün önce Raziye Hanım, ilk kez uçağa bindi, Istanbul’a uçtu kızı Fatoş’la.

Raziye Hanım’ın geldiği söylenmedi önce oğluna. “Kız kardeşin geldi”, denildi, O’na. Evin adresi verilmiş, O da çıkmış gelmiş kız kardeşini görmeye. Kısa bir sohbetten sonra Raziye Hanım da salona girmiş ve yirmi üç yıl sonra oğluna kavuşmanın heyecanını yaşamış. Bu üç saatlik görüşmede oğlunun kendisine sarıldığını, kötü bir söz söylemeden konuştuklarını anlattı bana.

“Çocuk Gelin” Raziye Hanım, öyle zor ve engellerle dolu bir hayat yaşamasına rağmen hiçbir zaman iç gücünü ve inancını yitirmemiş. Onun yaşam mücadelesinden alacağımız dersler olduğunu düşünürüm her zaman.


Etiketler: imren tüzün

Şimdi Paylaş

0 Yorum

Yorum Yap

CAPTCHA Image 

Benzer Haberler

Annem Meliklerim İçin Çok Ağlamıştı

Çocukluğumuzda yaşadıklarımız belleğimize kazınır, zamanla bilinçaltına itsek de beklemediğimiz bir anda tüm canlılığıyla gözümüzün önüne geliverir, o can yakıcı hatıralar ben buradayım diye bağırır adeta.

Uzun süre sonra, kızkardeşim, yeğenim ve ben, yeğenimin yaptı...

Bilişim Vadisi, Türk teknolojisini Singapur'a taşıyor

Finans ve bilişim teknolojileri alanında faaliyet gösteren öncü ve yenilikçi Türk firmaları, Singapur’da düzenlenecek olan dünyanın en büyük FinTech Festivali’ne Bilişim Vadisi organizasyonu ve Türk Teknoloji Pavilyonu markasıyla katılıyor.
haber metninin boyutu  
h...

Murat Karahan: Hiç opera izlemeyenleri kazanmak istiyoruz

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Murat Karahan, "Amacımız hiç opera izlememiş, opera hakkında bilgisi olmayan ama ön yargısı olan izleyicilerimizi bu salonlara çekmek" dedi.

 

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Murat Karahan, "Amacım...